HAYIRLI CUMALAR ve DİNİ GERÇEKLER



HAYIRLI CUMALAR ve DİNİ GERÇEKLER

Son dönemde “hayırlı cumalar” mesajları ve “kandil kutlamaları”, deyim yerindeyse moda oldu.

Yapılan kutlamalara ve selamlaşmalara bakacak olursanız Müslümanlık daha geniş bir tabanda ve daha özgürce yaşanıyor diyebilirsiniz. Oysa son dönemde, İslamiyet’in algılanması ve Müslümanlığın can-ı gönülden yaşanmasının önünde ciddi engeller oluşmaya başladı.

Nedir bu engeller?
Uydurulmuş bir din türedi, uydurulmuş bir İslamiyet türedi, uydurulmuş bir İslami yaşam biçimi türedi. İslami literatürle ifade etmek istiyorum, bütün bunlar bid’at’tır.

Tarih boyunca; İslamiyet’i en saf haliyle, Kur-an’a ve Peygamberin hadislerine göre yaşayanlar, imanı gerçek bir mümin gibi algılayanlar, iddia ediyorum ki Türklerdir.
İslamiyet, peygamberden sonraki bütün dönemlerde sultanların, emirlerin, padişahların ve şahların iktidarlarını sürdürmelerine alet edildi. Tıpkı bugünkü gibi…

Halkı bir koyun sürüsü gibi gütmek için hadisler, hatta ayetler uyduruldu. Bilgiden uzaklaştırılan halka, Kur-an’da yazılan ayetler bile başka biçimlerde anlatıldı.
Arap uydurmacılığı, Emevi uydurmacılığı ve Vahabi-Selefi anlayışı, İslamiyet’i İslamiyet olmaktan çıkardı.

Maalesef bugün görüyoruz ki, İslamiyet’e bir darbe de günümüzün türedi Türk uydurmacılarından geliyor. Son dönemdeki siyasi iklim, maalesef bu uydurmacıların filizlenip boy vermesine olanak sağladı-sağlıyor.

Atatürk bunlarla zamanında çok mücadele etti. Zira, Türklerin dini anlayışı akıl esaslıdır.
İslamiyet’in yorumlanmasında izlenilen yol (mezhepler) temel olarak iki gruba ayrılır, “Ehli Hadis” ve “Ehli Rey” diye.

Sunni olan Türklerin büyük çoğunluğunun fıkhi (ameli) mezhebi Hanefilik, itikadi (imani) mezhebi ise Maturidiliktir. Kazakistan’dan Balkanlara kadar dünyada neredeyse sadece Türkler Hanefi-Maturidi’dir. Türkler ehli-rey çizgisindedir.

REY, bildiğiniz gibi OY demektir. OY da kök Türkçe’de AKIL demektir.
Yani Türkler, akılcıdır. Dinini aklıyla yorumlar. İmanını aklıyla tartar.

Uyduruk hadislerle ve rivayetlerle inanç olmaz. Olursa da ya bid’at batağına düşer ya da şirk tuzağına.

“Hayırlı Cumalar” mesajları ve “kandil kutlamaları” sıkça yazılmaya, söylenmeye başladı. Bunların İslamiyet’te yeri yoktur. Emevi uydurmacılığı, Arap uydurmacılığı tuzağına düşmeyin. Türedi takitalar, şeyhler, şarlatan hocalar; cenneti garanti etmeye kadar vardılar.

Unutmayın ki, “imanın birinci şartı akıldır” diyen bir mezhebin mensupları olan Türkler bile bu batağa çekiliyor. Aklı esas aldığı için İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin işkenceyle öldürüldüğünü biliyor musunuz? İmamı Maturidi’nin ciltler dolusu kitabının bu topraklarda yasaklandığını, aklı esas alan düşüncenin diri diri toprağa gömüldüğünü biliyor musunuz?

İslamiyet’i aklıyla yorumlamayanlar, imanlarını aklıyla tartmayanlar bakın nelere inanıyorlar.
Ekteki yazıyı lütfen okuyun, bunların hangisi akla mantığa uyuyor? 


Bizler gibi basit insanlar bile bunların akılla mantıkla açıklanamayacağını anlayabiliyorsa, Peygamber böyle bir şey söylemiş olabilir mi?


Ekte yer alan Cuma ile ilgili “hadis” denen şeyleri dikkatlice okumanızı öneriyorum. Bunların hangisi akıl süzgecinden geçebilir, bu sözlerin hangisi Peygambere yakışır?

Yorumlar

Yorum Gönder