TARİH YAZI İLE TÜRK TARİHİ DARBE İLE BAŞLAR



Darbe tartışmalarının ardı arkası kesilmiyor.

Son dönemde giderek gündemin gediklisi haline gelen darbe konusu, aslında ne Türk tarihinin ne de dünya tarihinin yabancısı olduğu bir konu.

Gelin, şu darbeler konusuna tarihi bir açıdan bakalım...

Tarihçiler Türk devlet tarihini Hunlar ile başlatırlar.

Tarihi kayıtlara göre Hun devletinin kurucusu Teoman Han'dır. İlk Türk devletinin kurucu Teoman Han'ın oğlu ise Mete Han'dır. Teoman Han ikinci eşi Çinli prensesten olan oğlunu kendi yerine tahta geçirmek isteyince Ay Kağan adındaki Türk eşinden olan oğlu Mete, babasına karşı çıkar. Uzunca hikayesi ile olan bu karşı çıkma, Mete'nin babasını öldürerek tahta çıkması ile sonuçlanır.

Milattan önce 209 yılına tarihlenen, yani bundan tamı tamına 2.229 yıl önce gerçekleşen bu olay bir darbedir. Oğul, babasını darbe ile iktidardan indirmiştir.

Peki bu "ilk" darbenin "ilk" mağduru kimdir? "İlk" Türk devletinin kurucusu yani "ilk" hükümdarı Teoman Han. "İlk" darbeyi gerçekleştiren kişi ise "ilk" hükümdarın, "ilk" oğlu Mete Han'dır. Mete Han'ın Oğuz efsanesindeki Oğuz Han olduğu (olabileceği) rivayetini de unutmayalım.

Görülüyor ki, Türk devlet tarihi, darbe ile başlamıştır. Üstelik darbe ile iktidara gelen kişi Oğuz Han'dır.

Efendim, Teoman Han diyebilir ki, "Çinli olan ikinci eşim tarafından kandırıldım."
Yarı Türk, yarı Çinli olan prens, Han yapılmak istendi. Mete Han da Türk devletinin daha ilk günden Çin'in ayak oyununa gelmesine izin vermedi. Yani haklı bir gerekçesi var.

Tarihin akışını etkileyecek haklı bir gerekçe bulunmakla birlikte, 10 bin savaşçı ile babasının otağını basmış, onu öldürmüş ve tahtı ele geçirmiştir. Bunun adı darbedir.

Tarih yazı ile başlar... Görüyoruz ki, Türk tarihi de darbe ile başlamıştır.
Bu darbe konusu orada bitmiş de değildir. Tarihte buna benzer onlarca hatta yüzlerce örnek vardır.

İkinci Göktürk devletinin zayıfladığı, hatta yıkılmaya yüz tuttuğu 8. yüzyılın ikinci yarısında Türk boylarının önemli bir bölümü Türgişler'in (Türkeşler) etrafından toplanmaya başladılar. Türgişlerin önemli bir güç olmaya başladıkları bu dönemde başta Sulu adında bir kağan vardı.

Çin kaynakları Sulu Kağan'dan, "Sulu'nun karakteri çok cömretti. Her savaştan sonra ele geçirdiği ganimetin hepsini komutanları, askerleri ve boyları arasında paylaştırırdı" diye söz ediyor. Yani, hem güçlü hem adalet sahibi bir kağan.

Peki ne oldu bu güzelim Sulu Kağan'a? Tahtta gözü olan amcası tarafından 737 yılında öldürüldü. Bu da bir darbedir.

Selçuklular'da da 2. Melikşah, 1105. yılda yani bundan 915 yıl önce. tıpkı Sulu Kağan gibi. gözünü iktidar hırsı bürümüş amcası Muhammet Tapar tarafından öldürüldü. Selçuklu tarihinde benzer darbe girişimleri ve isyanlara başka örnekler de vardır.

Uzun uzadıya yazmaya gerek yok.

Osmanlılar'da da darbe ve darbecilik adeta olağanlaşmıştır.

36 Osmanlı padişahının 12'si, yani 3'te 1'i darbe ile tahttan indirilmiştir.
Genç Osman'ın açıklı sonunu bilmeyen yoktur. Belki de en bilindik darbe Şehzade Selim'in (sonradan Yavuz Sultan Selim) babası 2. Beyazıt'ı 1512'de tahttan indirmesidir. Baba Beyazıt ölüm korkusuyla sürgünü kabul etse de ikamet edeceği yere giderken "bilinmeyen" bir nedenle yolda ölmüştür.

Osmanlı tarihinde Fatih Sultan Mehmet ile başlayan "kardeş katli" de doğrudan darbe konusuyla ilgilidir.

Koltuğa oturan padişah, daha ilk günden "bunlar büyüyüp kılıç kuşanırlarsa darbe yaparlar" diye işkillenip kundaktaki erkek kardeşlerini bile öldürtmüşlerdir.

Osmanlı tarihinde sadece padişah indiren darbeler yok. Padişah'ın "iradesine rağmen" silahlı kalkışmayla hükümet darbeleri yapılmıştır. Bu darbelerin en bilinenlerinden biri de Bab-ı Ali baskını denilen 1913'teki hükümet darbesidir.

Enver ve Cemal paşaların başını çektiği darbeci ittihatçılar, Harbiye Nazırı Nazım Paşa'yı öldürüp, Sadrazam Kamil Paşa'yı koltuğundan indirdiler.

Ve Cumhuriyet tarihi...

Siyasi iktidarın güçlü olduğu Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü döneminde kimi isyan, suikast girişimleri olmuş olmakla birlikte ilk darbe Bayar-Menderes ikilisinin ülkeyi yönettikleri sırada yapılan 27 Mayıs 1960 darbesidir.

Askerler ülkenin cumhurbaşkanını ve hükümetini alaşağı etmiş, Başbakanı asmış, Cumhurbaşkanı'nı kafese kapatmış...

Gerekçesi ne olursa olsun, "nasıl geldilerse öyle gitsinler" denen temel demokratik kurala aykırı bir iş yapılmıştır.

Siyasi otoriteyi "takip ve kontrol" alışkanlığını bırakmayan silahlı kuvvetler, ellerindeki silahın verdiği güçle 12 Mart 1971'de ve 12 Eylül 1980'da ise sonuçları ağır olan darbeler gerçekleştirdi.

Bunları, yakın zamandaki 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2002 muhtıraları izledi.

Muhtıra dedikleri şey "dediğimizi yapmazsanız, darbe yapar sizi de asarız" demenin Arapçasıdır.
Tarihi süreç içinde ele aldığımızda görüyoruz ki, darbecilik "CHP zihniyeti" yakıştırması ile açıklanacak bir şey değildir.

Peki, darbecilik Türk icadı mıdır ya da Türk'ün kaderi midir?

Daha ilk devleti kurarken beraber darbe planları yapıldığına bakarsanız darbeciliğe Türk icadı diyebiliriz. En azından aksi kanıtlanana kadar.

Darbe, elbette ki sadece Türk topraklarında olmuyordu.

Çin tarihindeki hanedan değişiklikleri de al gülüm ver gülüm diyerek gerçekleşmedi elbette.

Bu taht kavgalarının her biri kanlı darbe hikayeleridir.

İngiliz kraliyet ailesi sanılmasın ki tarih boyunca aynı aile. Rus çarlığı da hep aynı hanedan değildir. Her hanedan değişikliği silahlı kalkışma ve cinayetlerle gerçekleşmiştir.

Biraz da yakın tarihten örnekler ve istatistikler verelim.

İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen tarihlerde dünya siyasi haritası fazlasıyla değişti. Bir çoğu Afrika'da ve Ortadoğu'da olmak üzere çok sayıda yeni devlet ortaya çıktı. Bunlar görece bağımsız oldular.

Ortaya bir hükümdarlık koltuğu konulmuşsa, demokrasiden de nasiplenilmemişse "taht kavgası" kanlı biter.

Nitekim Afrika ülkelerinde birbirini izleyen darbeler dönemi yaşandı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1950-2010 yılları arasında bütün dünyada 475 darbe ve darbe girişimleri gerçekleşti. Bu bunlardan 236'sında darbeciler başarılı oldu. Yani darbe gerçekleşti. 239'unda ise darbe "girişim" noktasında kaldı.

Bakacak olursanız 475 darbe girişiminin neredeyse yüzde 50'si darbe ile sonuçlandı.

Bu akıl almaz sayının yüzde 43'ünün altında Afrikalıların imzası var.

2010 yılından günümüze kadar ise 19 darbe girişimi daha var. Bunlardan 10'u girişim düzeyinde kalmış, 9'u gerçekleşmiş.

Bakacak olursanız yine gerçekleşme oranı yüzde 50 gibi...

Bu işin şakası olmaz ama, yine de şunu söylemeden geçemeyeceğim: Demek ki darbe heveslilerinin başarılı olma şansları yüzde 50.

Peki bu darbeleri kimler planlıyor, kimler destekliyor?

Konuyu çok karmaşık hale getirmeden şu söylenebilir:

İktidar gücünü ele geçirmek isteyen/ler, demokratik yoldan bu güce uzanamayacaklarını anladıklarında, silahlı bir kalkışma ile amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.

Bunları destekleyenlere gelince;

İktidarın nimetlerinden yararlanmak isteyen iç ve "dış mihraklar"...

Bu "dış mihrak" uydurma bir kavram değil. İnanın son yüzyılda, hatta daha uzanca bir dönemde dünyanın neresinde bir darbe olmuşsa altında mutlaka bir emperyalistin parmağı vardır. Buna 1+1=2 kadar inanabilirsiniz.

Bu emperyalistin adı kimi zaman İngiliz, kimi zaman Fransız çok zaman da Amerikalıdır.

Hem de CIA raporlarında, "ABD'nin son yüzyılda 14 yabancı hükümeti başarıyla devirdiği" belirtiliyor.

İlk kurban 1893 yılında devirdikleri Havai Kraliçesi olmuş. Bizim en yakından bildiklerimiz de Allende (Şili), Musaddık (İran) ve Saddam (Irak) oldu.

ABD, eş zamanlı olarak şu an belki de 8-10 ayrı ülkede hükümetleri darbe ya da değişik yollarla değiştirmek için uğraşıyor.

Topun ağzına en yakın adam da Venezuela'nın Devlet Başkanı Nicolas Maduro.

Türkiye'de son günlerde yeniden gündemin ilk sıralarına çıkan darbe konusunu tartışırken "CHP zihniyeti" yakışıksız yakıştırması yerine biraz daha uzaklara, atlantik ötelerine bakmak gerekiyor.

Malum soysuz da ABD'nin kanatları altında değil mi?


İDRİS ADİL

Yorumlar